zeki sarıhan
CHP DİRENİYOR…
Zeki Sarıhan
CHP’ye iki taraflı amansız bir ateş altında. Düşmanlarından biri cumhurbaşkanıyla, başbakanıyla, bakanlarıyla, televizyon ve gazeteleriyle iktidar çevresi. Bu saldırının nedeni AKP’nin tek parti ve tek lider olarak ülkeye hâkim olması isteği kadar devleti ve toplumu muhafazakâr bir sistemin içine hapsetme çabası olarak görülüyor. Ordu ve bürokrasi yola getirildikten sonra CHP’nin varlığı bunun önünde en büyük engel olarak görülüyor. Saldırılar, iktidarla muhalefet arasında her zaman olabilecek ve doğal karşılanacak bir tartışma dozunu akıl almaz biçimde aşıyor. İktidar sözcülerinin gırtlaklarını yırtarcasına bağırmalarından da anlaşılacağı gibi bu engelin bertaraf edilmesi gerekiyor. Amaçlarına ulaşabilirler mi? Hiç değilse kendi oylarını CHP korkusu vererek elde tutmak istiyorlar.
CHP’ye her fırsatta varına yoğuna saldıran ikinci odağı Aydınlık gazetesi yazarlarından Örsan K. Öymen, 22 Şubat 1015 tarihli yazısında şöyle anlatıyor: “Özellikle eski İşçi Partisi ve onun yerine kurulan Vatan Partisi yönetim kademesinde ve tabanında, vahim boyutlara ulaşmış ve kemikleşmiş bir Cumhuriyet Halk Partisi düşmanlığı gözlemleniyor. (…) CHP’nin lehinde herhangi bir şey söylediğinizde, olmadık hakaretlerle ve aşağılamalarla karşılaşabiliyorsunuz. Bu camiadaki bazı kişilere göre, MHP’li olmak bile, CHP’li olmaktan daha hoş karşılanıyor! Bu Türkiye’deki solun geleceği ve gelecekteki olası bir sol ittifak açısından sağlıklı bir yaklaşım değildir. Vatan Partisi yeni kuruldu. Yeni bir başlangıç yapılmışken, bazı eski hataların tekrar edilmesi ve CHP düşmanlığı üzerinden politika üretilmesi doğru değildir.”
Strateji parti yöneticilerini, özellikle genel başkan ve yardımcılarını itibardan düşürerek parti tabanını kendi tarafına çekmek. İddialar o kadar ısrarla savunuluyor ki, bunlar CHP’liler üzerinde de beklenen etkiyi yapıyor. Bu odağın iddialarına göre Kemal Kılıçdaroğlu, partinin başına dışarıdan bir operasyonla getirilmiştir. CHP, Atatürk’ün partisi olmaktan uzaklaşmış, 6 Ok’a ihanet etmiştir. Kılıçdaroğlu’nun genel başkan yardımcılarından biri Kürtçü bir ajandır! Kendisi de “Ben Dersimli Devrimci Kemal’im” diyerek Atatürkçülüğünden nasıl vazgeçtiğini itiraf etmektedir…
CHP, bu saldırıları püskürtebilecek bir ideolojik donanına sahip değildir. Bunun nedeni, içinde küçük burjuvaziden başlayarak birçok sınıfın ve değişik ideolojilerin bulunmasıdır. Bu durum, partide bir söylem birliğine ulaşılmasını engelliyor. Nitekim dolduruşa gelerek partiden ayrılan milletvekilleri oldu. Gene de Genel Başkan Kılıçdaroğlu dokuz canlı bir insan gibidir ve bütün bunlara karşı direnmeye çalışıyor.
KILIÇDAROĞLU FARKI
Fakat onun direndiği kuvvetlerden biri de CHP’nin kendi kadroları ve seçmenidir. Kemal Kılıçdaroğlu, Ecevit’i saymazsak CHP’nin şimdiye kadarki genel başkanlarından farklıdır. CHP’ler onu genel başkanlığa dünya görüşünü benimsedikleri için değil, “Belki oylarımızı artırır” umuduyla getirmişlerdir. Gerçekten de sade yaşamı ve dürüst tutumu nedeniyle parti için bir umut da olmuştu. İstanbul Belediye Başkanlığına aday gösterildiğinde partinin oylarını bir hayli artırmıştır. Genel seçimlerde de partinin oylarını birkaç puan bile olsa yükseltebilmiştir.
Kılıçdaroğlu’nun partisinin seçmeni ve ana kadrolarından farklı olarak CHP’ye siyasette yeni bir rol biçmeye çalıştığı görülüyor. O, AKP’nin kitlelerden neden oy aldığını fark etmiştir: Halk, refaha susamıştı ve AKP’ye bunun için oy vermektedir. Kılıçdaroğlu partisinin kent burjuvaları, kıyı kentleri ve Alevi oylarıyla yetinmemesi gerektiğini, kentlerin varoşlarına ve köylere açılmadıktan sonra oylarında bir artış olamayacağını anladı.
Sosyal yardımların artarak devam edeceğini, kendi iktidarlarında aç yatan çocukların olmayacağını, iktidarın “Tüyü bitmemiş yetimlerin” hakkını yediğini ilan etmesinin nedeni kitlelerin eşitlik ve refah isteğini karşılamak içindir. Partisinin kadroları ve seçmenleri ise AKP’nin asıl oylarını din istismarından aldığını, yoksul halkı da bir çuval kömür ve yiyecek paketleriyle kandırdığı kanısındadırlar. Onlar partinin modern yaşam tarzının savunmasına ağırlık vermesinin yeterli olduğu kanısındadırlar.
İKTİDARA GELMEMEK İÇİN DİRENEN BİR PARTİ!
Kılıçdaroğlu’nun anladığı başka bir gerçek, tarihten getirdiği bir doku ile partinin halk kitlelerinin kültürü ve yaşam tarzlarıyla kaynaşamamış olmasıdır. Taşradan yükselen ve ekonominin tepelerini ele geçiren muhafazakâr burjuvazi bunu iyi kullanıyor.
Kılıçdaroğlu AKP’nin bu konudaki istismarının önünü kesmek için partisine bir miktar dindar insan devşirdi. Ramazanda iftar sofralarına oturdu. Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Tayyip Erdoğan’ın karşısına MHP ile birlikte dindar bir çatı aday çıkardı. CHP’lilerin çoğunun bu durumu içlerine sindirdiği söylenemez. Bir kısmı açıkça “Nereye gidiyoruz?” diye hop oturup hop kalktılar. Kuvvetler ayrılığını koruyacağına, laikliği kabul ettiğine, herkesi kanun önünde eşit göreceğine söz vermiş de olsa, Atatürk’ün Çankaya’sına dindar bir insan nasıl oturabilirdi? Mustafa Kemal Paşa, Kurtuluş Savaşı yıllarında Meclis başkanı iken bir yanına Konya Mevlana Çelebisini, diğer yanına Hacıbektaş Alevi dedesini oturtmuş, ölmeden önce köşk için Fevzi Çakmak gibi elinden Kur’an düşmeyen dindar birini önermiş de olsa İhsanoğlu’nu aday göstermek Atatürkçülüğe yakışmazdı! Seçmenlerinin bir kısmı sandık başına gitmedi ve daha o zaman bu anlayışla CHP’nin hiçbir zaman iktidar şansını kullanamayacağı anlaşıldı. İhsanoğlu olayı bir kere daha gösterdi ki, CHP Türkiye’nin geçirmekte olduğu derin değişimin hâlâ farkında değildir ve iktidara gelmemek için de yemin etmişe benzemektedir. Zavallı Kılıçdaroğlu, neye uğradığını şaşırdı.
Kılıçdaroğlu’nun en sıkıştığı nokta CHP’nin Kürtlerle ilgili politikasıdır. CHP’lilerin bir kısmı hâlâ 1930’larda yaşıyorlar. Oysa köprülerin altından çok sular akmıştı. Kürtler kendi partilerini kurmuşlardı ve kimlik davasına ısrarlı idiler. Kürtlerin oylarının yarısını bunlar, diğer yarısını da AKP alıyor. CHP Güneydoğu illerinde sıfırlanmış gibidir. Kılıçdaroğlu, Kürtlerin Meclis’te CHP çatısı altında temsil edilebilmeleri için bir şeyler yapmak gereğini gördü. Güneydoğu’da Kürtlere konuşurken Avrupa yerel özerklik şartına konulan engelin kaldıracağını söylediyse de gerek partiye dışarıdan yön vermek isteyenler gerek bir kısım partililer sözü onun ağzına tıktılar. Onu ülkeyi bölmek isteyenlerle aynı dili kullanmakla suçladılar. O da susmak zorunda kaldı. Kürt politikaları AKP ile BDP arasında kararlaştırılırken CHP ne buna karşı çıkabildi, ne de bunu savunabildi.
“NE HALİNİZ VARSA GÖRÜN!” DİYEBİLİR
Kılıçdaroğlu, partisindeki bu parçalı durumdan ötürü uzun süre parti içindeki muhalefete tahammül etti. Fakat muhaliflerin bir kısmı, parti içinde ve dışındaki milliyetçi oylara güvenerek yollarını ayırdılar. Ancak muhalefet bitmiş değil. Bedeni CHP’de olduğu halde kafası dışarıda olan ve CHP’de başka bir parti için çalışan bir hayli insan var. Parti tabanını Kılıçdaroğlu’nun altından çekip alma girişimleri henüz geniş ölçüde hedefine ulaşmamış ise de onun CHP ideolojisini temsil etmediği, buraya bir komplo sonucunda getirildiği yolundaki yoğun propagandalar devam ediyor. Türkiye’de hiçbir parti yoktur ki onun üyeleri genel başkanlarına bu kadar yabancı olsunlar! Gerçekten de Kılıçdaroğlu bu partiye yakışamadı ve orada iğreti olarak duruyor. Kendi ifadesiyle “Dersimli bir devrimci”nin CHP’ye genel başkan olması olacak şey miydi?
Aslında CHP, durağan bir parti değil. Atatürk döneminde de, İsmet Paşa, Ecevit, Erdal İnönü dönemlerinde de çeşitli evrelerden geçti. 90 yıldır ülkede değişmeyen parti kalmadı. Kendileri baş döndürücü bir değişime uğrayanlar, CHP’yi değişmekle eleştiriyorlar. Aslında CHP’nin zaafı, gerektiği ölçüde değişip adına yakışır gerçek birhalk partisi olamamasıdır. Zavallı Kılıçdaroğlu Türkiye’de asıl sorunun yaşam tarzlarına göre siyasi bölünme olduğunu, bunu değiştirerek sınıfsal konumlanmaya göre biçimlenmek gerektiğini partililere bile anlatamıyor! Bir gün “Ne haliniz varsa görün!” diye tası tarağı toplayıp giderse şaşırmamak gerekir. O zaman CHP’ye ne olur dersiniz? Herhalde kapanın elinde kalır. Onu kapmak isteyenler ise az değil. Ne de olsa oyların aslanın ağzında olduğu bir siyasi arenada seçmenlerin dörtte birinden fazlasının oyunu alan böyle bir partinin ölüsü bile çok para eder… (23 Şubat 2015)
İlgili Yazılar
Hepsini Gör* İNSİYATİF SAHİBİ YASA OLMALI / Başbakan otobüste bir şortlu kadını abdestimi bozuyorsun diyerek tekmeleyen adamla ilgili düşüncelerini...