top of page

Fadime Y.KAROĞLU

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 DESTANLAR YAZAN ADAM

YAŞAR KEMAL( Kemal Sadık GÖĞCELİ)

 

Ağıtlar… Ölüp, yitenin  ardından yakılan ağıtlar… Kaf dağının ve aynanın ötesini merak eden yerinde duramaz bir çocuğun ilgisini çekmez mi hiç? Anadolunun Avşarlarından tutun da en doğusuna ağıt geleneği vardır. O anki acılarını böylesine duygulu dile getiren, dinleyenin içine işleyen sözleri unutmamak için, yazmasını ve okuması gerektiğini şiddetle hisseden Kemal Sadık Göğceli sırf bu yüzden, evet evet  sırf bu yüzden okula gitmek istedi. Üç ayda okuma yazma öğrenecek ve aklında tutamadığı ağıtları, şiirleri kendi sarı defterine kaydedecekti.

Çocuktum… Ben de Toros Ekspresinin isli camından sarktığımda gördüklerimle büyülenmiştim. Bugün gibi hala aklımdadır, Torosları yaran tam otuzbeş tünel. O gizem dolu dağın eteklerinde kimler yaşar neler yapardı, ne acılar, ne sevinçler gizlerdi kim bilir?.. Orda olmayı, aralarında yaşamayı düşlemiştim  çocuk dünyamda.

 

“Herkesin bir çukurova’ sı vardır” der Kemal Sadık Göğceli, namı diğer Yaşar Kemal. Doğru der… O Çukurova ki; insanı, böyle inanılmaz incelikte ve güzellikte anlatan eserler yaratmaya iter. İllaki, ünlü üniversitelerde okumak gerekmez bunları yaratmak için.. O ayrıntıyı görebilen göz ister yazanda. İşte Yaşar Kemal’i dünyaca tanınan eserlerin yazarı yapan da o yetidir.

Kendisine durmadan, niçin hep çukurova’yı yazıyorsun? Sorusuna: ”Ben mi yalnız Çukurova’yı yazdım, öyle mi sanıyorsunuz, bakın size söyleyeyim, şu dünya yazarları içinde Çukurova’yı yazan tek kişi ben değilim ki, Kafka da, Joyce da, Tolstoy da, Dostoyevski de, Çehov da, Balzac da, Stendhal da… Herkes herkes Çukurova’yı yazdı. Ben gökyüzünden yere inmedim ki, Çukurova’da, bir köyde doğdum, bir kasabayı, bir şehri, bir toprak parçasının doğasını yaşadım. Akdeniz’i, Torosları  yaşadım. Kafka bir bürokrat takımı içinde yaşamasaydı Dava’yı, Şato’yu yazabilir miydi? Bir Yahudi olmasaydı, o kurşun geçirmez karanlık onun ülkesi olabilir miydi? Dostoyevski Petrograd’ı Sibirya’yı yaşamasaydı, oradaki insanları yaşamasaydı, insan psikolojisini böylesine sağlıklı, derinlemesine verebilir miydi”

 

Çocukluğunda, babasının üzerine adadığı   kurban kesimi sırasında seken bıçağın, sağ gözüne saplanmasını saymazsak,  ilk göz ağrısıdır ağıtlar Yaşar Kemal’in. İlk kitabı da ağıtlardan oluşur. Beş yıl boyunca yaya olarak ne çok köy, kasaba dolaştı, araştırıp ilk ağızdan ağıtlar, destanlar derledi.

Çukurova’da  Ceyhan nehrinin kıyısında, bol kayalıklı Hamite köyünün,  “huğ” denilen, duvarı kamış, damı saz evlerinden birinde doğdu Yaşar Kemal. Karacaoğlan şiiri bilmeyenlerin ayıplandığı çocukluk yıllarının Çukurova ‘sında  halk şairlerini, destancıları, ağıtları dinleye dinleye büyümüş, okuma yazma bilmediği halde, altı yedi yaşlarındayken daha kendisi de şiirler söylemeye başlamıştı. Nede olsa büyük kürt şair Abdele Zeyniki’nin diz çöküp destan söylemesiyle övünülen bir evin havasını solumuştu  Yaşar Kemal’de. İster istemez etkilenen Yaşar Kemal’in “Aşık Kemal” e çıkan lakabı Çukurova’ya yayılmıştı bile. Yaşar Kemal için Karacaoğlan’a benzemek  inanılmaz özendiği  şeylerdendi kuşkusuz.

 

İlk okulu bitirip de diplomasını aldığında, ya köylerine gelen Aşık Rahmi’nin teklifi üzerine; birlikte köy köy, kasaba kasaba gezip destanlar söyleyecek, şiirler okuyacaklardı ya da ortaokula gidecekti. Günlerce uykusuz geçen gecelerin ardından, annesinin de hiç istekli olmadığı bu gitmelerden vaz  geçerek ortaokula devam kararı aldı.

Cumhuriyet tarihimizin en büyük yazarlarından, romancılığımızın ustalarından Yaşar Kemal’in okuma tutkusu; ortaokulu son sınıfında yarıda bırakmasına karşın,  amelebaşılık, ırgatlık, pirinç tarlalarında su bekçiliği, arzuhalcilik, öğretmenlik, kütüphane memurluğu gibi bir dolu işe girip çıksa da artarak devam edecekti. İlle de kütüphane memurluğu yaptığı sırada, dünya kadar kitap okumuştu. İlk okumalarından şöyle söz eder Yaşar Kemal:

 

“Ömrümde ilk okuduğum roman Alphonse Daudet’in Le patit Chase’u idi. Ondan sonra da Kerem ile Aslı’yı okuduğumda ilkokul beşinci sınıftaydım. Beni ilk etkileyen kitap Don Kişot oldu. Onu okuduğumda on yedi yaşındaydım. Daha önce Don Kişot’dan parçaları bizim ilkokul kitabında okumuştum ama, işte öyle, pek ciddiye almamıştım. Don Kişot’u okuyunca  yeni bir dünya buldum. Günlerce etkisinde kaldım. Cervantes bütün insanlığımı, yüreğimde sakladığım birçok gizi açıklamıştı. Bir karanlığa gömülmüş, sonra da içimde bir yücelme olmuştu. Bu günlerde de, politik yüzden ilk karakola çağrılmıştım. Bu romanı okumadan, daha çok önceleri de kitap yazmaya kararlıydım. Şiirler yazıyor, şiirlerim edebiyat dergilerinde yayımlanıyordu.”

 

Yaşar Kemal’e ilk klasikleri ve Don Kişot’u tanıtan ise, o yıllarda sürgün olarak Adana’da  yaşayan,  ressam Abidin Dino’nun ağabeyi  Arif Dino olmuştu. Daha sonraları Yaşar Kemal:  “Don Kişot el kitabımdır. Biçim bakımından Alexandre Dumas Fils’ten faydalandım. İlyada, Odise benim toprağımın ürünüdür. Ülkemde hala  epope geleneği yaşar. Benim en çok sevdiğim romancı Stendhal’dir.Çehov’un etkisinde kaldım.” diye söz eder.

 

Artık sıra yazmaya gelmişti. Yıllar sonra yazarlığının ve geçmiş o günlerin bir muhasebesini yaparken: “… benim yazma isteğim ne fizik gereksinme, ne delilikti. Bu işe bilinçle hazırlanıyordum. Hazır olduğumu anladığım gün de işe koyuldum.”  Diyecekti Yaşar Kemal. İlk hikayesi “Pis hikaye”yi 1946 da yazdı, sonra da diğer hikayelerini. Ve yayınlanmayan ilk romanını…

Yaşar Kemal, Adana’nın Kadirli ilçesinde öyle bir göz hapsi içinde yaşamıştı ki o yıllarda. Tek parti döneminin haktan ve hukuktan söz edilemez döneminde, yaşadığı sıkıntıları ve canım romanının başına gelenleri şöyle dillendirir : “Bu kasaba bana çok çektirmişti. Rusya’ya casusluk yaptığımı onlar icat etmişler, bana yapmadıklarını bırakmamışlar, evimi taşlamışlardı. Bir de polis haftada bir kere evimi basıyor, evde bulduğu en küçük bir kağıt parçasını alıp götürüyordu. Her aramada da evin önü yüzlerce insanla doluyor, kalabalık bana bir tuhaf, aydan gelmiş bir yaratığa bakar gibi bakıyordu. Bu aramalarda en güzel romanım saydığım romanımı da candarma aldı götürdü. O romanı gecemi gündüzüme katarak öylesine çok çalışarak yazmıştım ki: 1949’da bütün günlerimi bu romana vermiştim” Yaşar Kemal, büyük emek ve duygu yoğunluğu içinde yazdığı bu ilk romanını hiç unutmadı. Belki de aynı güzellikte, aynı coşkuyla yazamayacağı endişesiyle tekrar yazmaya cesaret edemedi.

1953 Şubatı… Tuna’dan inen  buz parçaları boğazı tutmuş,  ötesini siz hesaplayın artık. İstanbul en sert kışlardan birini yaşıyor. Beşiktaş Serencebey’de yeni yapılmış küçük bir katta Erzurum’dan aldığı kalın eldivenlerle, tüm ayrıntılarıyla hafızasında biriktirdiği İnce Memed’i üç ayda tamamlıyor. Cumhuriyet gazetesinde tefrika edilen İnce Memet’le Yaşar Kemal efsanesi de yazılmaya başlıyor. Çukurova’nın ücra köşesinde yaşayan yoksul bir gencin isyanının 50’ler Türkiye’sinde, ardından, çevirisi yapılan bütün ülkelerde, heyecan yaratıp, beğeni toplaması Yaşar Kemal romancılığını incelemeye değer.

 

Yaşar Kemal, malzemesini içeriğiyle  iyice yoğurmuş bir yazar, kahramanlarının hemen hepsinin  hakkını verdiği bir destansı anlatı ustası olup, Karacaoğlan ve  Homeros dan devir aldığı bu mirası yalnızca korumakla durmamış çoğaltmış, çağımıza taşımıştır. Yitmiş gitmiş ölü ruhundan çok, yaşadığı çağın insanının, dramını, direnme gücünü, doğa-insan arasındaki uyum ve uzlaşmayı anlatmıştır romanlarında.

maviADA gönüllülükle ve imeceyle oluşan, yaşayan bir yapılanmadır. Emek vereni onere etmek ilkesiyle kuruludur. maviADAlılardan her ay bir çalışmayla katılması beklenir.

 

maviADA'ya düzenli yazmayan, arada bir uğrayanlar KONUKLAR bölümünde yer alır. Düzenli yazan ve isteyen üç yapıttan sonra YAZARLAR bölümüne geçebilir. Aralıksız olarak üç ay boyunca da yeni bir ürün eklemeyen  KONUKLAR bölümüne aktarılır, altı ay bir hareket görülmeyen sayfaları maviADA isterse  kaldırır.

 

maviADA'DA en az üç şiiri yayınlanan ya da maviADA'nın 12 yılılk geçmişinde bir nedenle yer almış kişiler istenirse YAZARLAR bölümünde yer alır. Adlarına özgeçmişlerinin ve sanatsal çalışmalarının da yer aldığı  özel sayfa açılır. İsteyenler maviADA'dan yetki alıp kendi yazılarını ekleyebilirler.

 

Yer alan her ürün maviADA'da yer alma kurallarına tabidir.Dergi dilediği zaman ve biçimde sayfaları değiştirip, kaldırabilir

  • Wix Facebook page
  • Wix Twitter page
  • Wix Google+ page
bottom of page