“BİZ” KİMİZ? ÜLKEYİ SAVAŞA SOKAN “BİZ” MİYDİK?
“BİZ” KİMİZ? ÜLKEYİ SAVAŞA SOKAN “BİZ” MİYDİK?
Zeki Sarıhan
Birlemiş Milletlerin 1948 tarihli Soykırım sözleşmesi, Almanların 6 milyon Yahudi’ye soykırım uygulaması üzerine imzalanmıştır. İnsanlığın bir daha böyle insanlık dışı uygulamalara uğramaması için bütün milletlerin duyarlılığı övülecek bir tutumdur.
Bu soykırımı inkâr etmek de alkışlanacak bir tutum değildir.
22 ülkenin parlamentosu veya hükümeti, 1915’te Osmanlı devletinde Ermenilerin karşılaştığı muameleyi soykırım olarak ilan etmiştir. Ermenistan Hükümeti ve Ermenistan dışında yaşayan Ermeni topluluklarının çoğu 24 Nisan gününün Ermeni soykırım günü olarak kabul edilmesi için çalışıyorlar. Önümüzdeki günlerde 1915 olaylarının 100. yılı gündeme gelecek. Güçlü bir Ermeni nüfusunun bulunduğu ABD’nin başkanları Türkiye hükümetinin hatırına henüz bu kelimeyi kullanmaktan kaçınmakta ve onun yerine Ermenilerin sık kullandığı “Büyük Felaket” kavramını kullanmaktadır.
Türkiye’de Ermeni olaylarında fail olduğu ileri sürülen kişiler için mahkemeler kurulmuş, cezalar verilmiş, fakat o dönemde “Soykırım” kavramı milletlerarası bir kavram olmadığı için cezalar basit “cinayet” kavramı içinde tutulmuştur. Fakat İttihatçıların çoğunluğu da dâhil olmak üzere bu hareketin büyük bir facia olduğunu söylemeyen yok gibidir. Çok çok, Ermeni örgütlerinin de masum olmadığı gibi görüşler savunulmuştur.
“Ermeni soykırımı uluslararası emperyalist bir yalandır” sözü, İsviçre mahkemesinin aldığı karar gibi cezayı mı gerektirir? Yoksa bu iddia yaygın olarak Avrupa’da bulunan düşünce özgürlüğüne mi girer? Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi önümüzdeki aylarda bu konuda bir karara varacak.
Karar hangi yönde olursa olsun, üzeri örtülemeyecek gerçekler ortada durmaktadır. Biz Türklerin de bunların üzerini ötmekte hiçbir çıkarımız yoktur.
1. Öldürme ve sürgün yoluyla Ermeni nüfusunun Anadolu’dan çıkarılması, Almanya ile Çarlık Rusya'sının Anadolu’ya hâkim olmak için çekişmelerinin bir sonucudur. Yani emperyalizmin bir eseridir. Bu esası atlamak, olaya başka sebepler aramak, tarihin büyük gerçeğini görmezlikten gelmektir.
2. Tehcir kararını alan ve kanlı bir biçimde uygulayan Osmanlı hükümeti, Alman işbirlikçisidir. Bu kararı Almanların hesabına almışlar ve uygulamıştır. Amaç, o tarihlerde Almanlarla işbirliği yapacak olan bir Türk burjuva sınıfı yaratmaktır.
3. İttihat ve Terakki yönetiminin Merkez-i Umumisini, onların da tamamını değil, birkaç kişiden oluşan yönetici kliğini, “Türklerin kahramanları” olarak ilan etmek, son derece tehlikelidir. Onlar ülkeyi Birinci Dünya Savaşı’na sokmakla Anadolu’daki Ermeni nüfus gibi Türkiye halkının da büyük bir felaket yaşamasına sebep olmuşlardır. Ortada bir “kahramanlık” varsa bu Enver ve Talat Paşalardan çok Alman emperyalistlerine yakışır… Halk kitleleri açısından bu anlayış cellâdına âşık olmak gibidir. Bu anlayış Türkiye’nin maceracı ve soyguncu hâkim kliğinin çıkarlarını Türkiye halkının çıkarlarıyla eş görmek, sınıf mücadelesinin üstünü örtmek demektir ki bunun Türk devrimiyle ve demokrasisi ile bir ilgisi yoktur, geleceği yönelik olarak halkçı mücadeleye bir katkı sunamaz.
4. Öncelikle “Biz”in kimlerden oluştuğunu saptamak gerekir. Devleti yönetenler, savaşa karar verenler, tehcir kararını en kötü biçimde uygulayanlar, “Biz” miyiz? Yoksa bunlar “Biz” değil, “Onlar” mıdır? İkinci Abdülhamit, 1915’te Enver ve Talat Paşalar, bugünkü iktidar sahipleri de “Biz”in içinde midir? Geçmişteki devrimciler onları “Biz” diye mi, “Onlar” diye mi nitelemişlerdir? “Askeri kırdıran Enveri Paşa” diyen halk ağıtlarında ülkeyi savaşa sokanlar hakkında tek bir övgü var mıdır? Mustafa Kemal Paşa’nın 1922’de köylüler için söylediği “Cihanın dört bir köşesine sevk edilerek kemikleri yabancı diyarlarda bırakılan” gibi onların kanına girenler de “Biz”in içinde midir?
5. 1915 olaylarını bir “soykırım” olarak nitelendirmek yanlış olsa bile, bu kararları alan ülke parlamentolarını Türk düşmanı olarak suçlamak doğru değildir. Olayın unutulmayacak kadar büyük ve feci olmasındandır. Nasıl Hitler faşizmini lanetlemek Alman düşmanlığı sayılmazsa, 1915 olayları hakkında söz söylemek de Türk düşmanlığı sayılamaz. Nerdeyse bütün dünyayı Türk düşmanı gibi göstermek, “Türk’ün Türk’ten başka dostu yoktur” demek, halk kitlelerini Türk burjuvazisinin politikalarını kabule ikna içindir. Türkiye Kurtuluş Savaşı sonrasında yapılan anlaşmalarla barış devresine girmiştir. Türkiye’nin düşman ilan ettiği bir ülke yoktur. Dünyada da Türkiye’yi düşman ilan eden bir ülke bulunmuyor.
6. Yaşanan facianın üstünü “Savaş şartlarından ötürü, açlıktan, hastalıklardan öldüler, bazı yerlerde olumsuz bazı hareketler olmuş olabilir” gibi gülünç söylemlerle örtmek mümkün değildir. Böyle bir anlayış Türk tarihinde bütün faili meçhul cinayetlere bir mazeret bulmakla eş anlamlıdır. Ermenilere uygulanan tehcir ve taktil, planlı bir harekettir. Dâhiliye Nezareti’nin konağından idare edilmiş, Teşkilatı Mahsusa üyeleri bununla görevlendirilmiş, olayda belge bırakılmamasına çalışılmış ve savaş sonunda da hesap verme korkusuyla belgeler yok edilmiştir.
7. “Bu karşılıklı bir öldürmedir” iddiası da açıklanmaya muhtaçtır. Karşılıklı öldürme, cephelerde olur. Rus ve Osmanlı ordularının savaştığı Doğu Cephesinde, karşılıklı olarak işgal edilen ve boşaltılan yerlerde her iki taraftan sivil halkın göçe zorlandığı ve bir kısmının öldürüldüğü doğrudur. Yoksa Edirne’den Diyarbakır’a, İzmir’den Erzurum’a kadar olan bölgede Ermeni nüfusun Türkleri katlettiği, Türklerin de Ermeni halkı bu nedenle öldürdüğü doğru değildir. Ermeni gençleri zaten askere alınmış ve silahtan tecrit edilmişti. Tehcir kararnamesinde bile böyle bir gerekçe yoktur. Bu bölgede öldürmeler tek taraflıdır ve silahsız sivil halka uygulanmıştır.
8. Herhangi bir konuda halka yalan söyleyen tarihçinin de siyasetçinin de başka konularda da halka doğru söylemeyeceği açıktır. Onların hiçbir sözüne güvenilemez. Türkiye’nin vicdanlı, doğru sözlü tarihçilere ve siyasetçilere ihtiyacı vardır.
Gelecek yazıda Kaçaznuni-Daşnak Partisi ile Talat Paşa-İttihat Terakki’yi karşılaştıracağım. Hak ve adalet adına… Daime gerçekleri yazacağıma yeminim var… (4 Şubat 2015)
İlgili Yazılar
Hepsini Gör* İNSİYATİF SAHİBİ YASA OLMALI / Başbakan otobüste bir şortlu kadını abdestimi bozuyorsun diyerek tekmeleyen adamla ilgili düşüncelerini...