Sen ki Benim Aykanatlı Sevdamsın...
***
Hep üşürdük.
Bir çağ, üşümek düşünmekten kolay mıydı?
Varsay ki, kimliksiz bir gece vakti, Anadolu'nun karanlık bir köyünün kıyısındasın. Bıçak gibi bir ayaz yalarken yüzünü, uzaklardaki solgun yıldızdan başka ışığın yok. Toprak damlı evler bir mezar gibi karanlık. Kırık söğütlerin gölgesinden bilinmeyene bir çift ray uzar, gümüş, yılansı… Düdük düdüğe trenler geçer, ışık ışığa katarlar. Tanrının unuttuğu bir karanlık köyün kıyısından İstanbul geçer, Mozart geçer, Vivaldi geçer. Ama sana ait tek bir im taşımadan, ama önünden, ama senin dünyandan, ama tam ortasından,.. öyle geçer.
Işığın azalır, ayazın artar.
Az düşünsen, az bilsen o tren, yıkar toprak damlı mağaramsı evini başına, döşer raylarını yüreğinin tam ortasına öyle geçer.
Sırtından beline iğneler akar. Hani ağlamak bentleri zorlayan bir sudur, ama gırtlağında bir kıl ustura dolaşır, ağlayamazsın. Tam ordasın; ıssızlaştıkça dört yanın, bir ağlama tutar.
Cemre düşmez dağlarıma,
Nevruzlar başka tanrıların çocukları,
Artık bir lokma, bir hırka, bir de sen değil hayat,
Kimsesizlik giyneğimiz,
Üşürüz,çok üşürüz
***
*