ŞARAP
Dünyada akla değer veren yok madem, Aklı az olanın parası çok madem, Getir şu şarabı, alın aklımızı: Belki böyle beğenir bizi el alem! Ömer Hayyam
Şarap, insanlık tarihinde önemli bir yer tutmuştur. Bir çok din de şarap tanrısı olduğuna inanılmıştır. Yunanlılar “Dionysos” Romalılar ise “Bacchus” ismini vermişlerdir. Üzümün kanı, gönlün içeceğidir şarap. İnsanın içine hayatı doldurur . Canları da birleştirmektedir. Zamanla olgunlaşmayla gelen bilgelik gibidir. Bizleri nereye götürdüğünü bilmediğimiz rüzgardır.İnsanları sevişken hale de getirebilmektedir. Nice aşkları da dile getiren acıları da tazelemiş ve nicesini küllendirendir. Ayrılık gözyaşlarına da sahne olmuştur. Hem romantik hem de epik bir içkidir şarap. Mum ışığında şiire de derinlik katmaktadır. Kadınlara da en çok yakışmakta olan aksesuardır. İçerkende koklamak,tatmak ta yetmez. Onun hissedilebilmesi için her bir anın ayrı ayrı özümsenmesi gerekmektedir. Şarap içmek bir törene benzer. Büyülü bir sıvı, aşkın ve tutkunun da adıdır. Sohbetle birlikte saatlerce gözgöze bakabilmektir. Dudakları da mühürleyerek geceye de anlam katmaktadır. Atılan kahkahadır ve bitişi de üzmektedir. Sarhoşluğu da insanı başka bir boyuta taşımaktadır. Anlatıran,yazdıran,kalpleri de çarptırandır.Soğuk kış gecelerinin de vazgecilmez olanıdır. Et,peynir,balık ve sohbete de tat katmaktadır. Elden ele dolaşan paylaşımdır şarap.Etkisini de yavaş yavaş göstermektedir. Ufka daldırarak, fakir,zengin ayırt etmeyendir. Kendin oluşunun resmini yapmaktır. Kara gecelere loş bir fenerin adıdır şarap. Çoğrafyayı,tarihi,iklimi,sosyal ilişkileri,birarada olmayı sunuştur.Haz ve kültürü de taşımaktadır.. Olduğu yerde de başka bir içkiyi de aratmamaktadır.Dinleyerek içildiği zaman da ayrı bir tad katmaktadır.Irmakların temel özü ,nehirlerin de sazı , sözüdür. Zarif ve asildir. Ömer Hayyam ve Neyzen Tevfik te uğruna anlamlı methiyeler de söylemiştir. Şarap, halk edebiyatına ve divan edebiyatı eserlerine de konu yaratmıştır. Ancak, dini baskılar nedeni ile şarap üretimi maalesef arzu edilen trendi yakalamamıştır. Her daim duygu yüklü olan yaşamı da insana hatırlatmaktadır ve beş duyu organına hitap etmektedir. Ne kadar yavaş davranılır ve ağırdan alınırsa şarapta o kadar tad vermektedir.. Kadehlere de anlam yüklenilmiştir: ilk kadeh, susuzluğu gidermek içindir ikincisi ise neşelenmek icindir. Üçüncüsü de arzuyu kamçılamak içindir. Dördüncüsü de çılgınlık icindir… Yaşamda ,şarabı sokakta içiyorsanız ayyaş resturanta iciyorsanız hanımefendi , beyefendi eğer mum ışığında iciyorsanız romantik olarak tanımlanmaktadır. Yazımızı da bir fıkrayla noktalayalım “Karışmak haddimize mi?" Bektaşi, o gün komsu bağdaki bir arkadaşını ziyarete gitmis. Dönünceye kadar padişah bağın her tarafını dolaşmış. Bektaşi dönünce karşılıklı konuşmaya başlamışlar. "Eren,bağın maşallah cok büyük. Üzümünü ne yapıyorsun?" "muritlerle ve canlarla birlikte yeriz sultanım." "Buradaki üzüm yemekle biter mi?" "yemediğimizi de sıkıp fıçılara basar, suyunu iceriz!" "peki ama, sıkılmış üzüm şarap olmaz mı?" "vallahi sultanım, biz üzümü sıkıp fıcılara basarız. Allah ne isterse o olur. Üst tarafına karışmak haddimize mi?"