Bedri Rahmi Eyüboğlu ve Karadut'u
SİTEM
Önde zeytin ağaçları arkasında yar
Sene 1946
Mevsim
Sonbahar
Önde zeytin ağaçları neyleyim, neyleyim
Dalları neyleyim.
Yar yollarına dökülmedik dilleri neyleyim.
Yâr yâr!… Seni kara saplı bir bıçak gibi sineme sapladılar
Değirmen misali döner başım
Sevda değil bu bir hışım
Gel gör beni darmadağın
Tel tel çözülüp kalmışım.
Yâr yâr
Canımın çekirdeğinde diken
Gözümün bebeğinde sitem var
“Sinesine saplanmış kara saplı bir bıçakla” yaşayan, üreten, ressam, şair Bedri Rahmi Eyüboğlu’ Paris’te iken tanıştığı ve daha sonra Eren adını alacak olan sanatçı Ernestine Letoni ile 16 Nisan 1936 tarihinde evlenir.
Bedri Rahmi ve karısı Ernestino Letoni’nin büyük bir aşk öyküleri vardı. 1932’de Paris’te başlayan ve ülkelerine dönmelerinden sonra birkaç yıl mektuplarla süren bu aşk Bedri Rahmi’nin ailesinin gönülsüz kabulüyle 1936’da evliliğe ulaşır.
Karısına karşı büyük bir aşk besleyen Bedri Rahmi daha sonra da Mari’ye âşık olur. Bu aşktan evlendikten sonra adı Ernestino’dan Eren’e dönüşen karısının da haberi vardır ve Bedri Rahmi bu aşkını hiç gizlemez.
Karadutum, çatal karam, çingenem
Nar tanem, nur tanem, bir tanem
Ağaç isem dalımsın salkım saçak
Petek isem balımsın ağulum
Günahımsın, vebalimsin.
Dili mercan, dizi mercan, dişi mercan
Yoluna bir can koyduğum
Gökte ararken yerde bulduğum
Karadutum, çatal karam, çingenem
Daha nem olacaktın bir tanem
Gülen ayvam, ağlayan narımsın
Kadınım, kısrağım, karımsın.
Pek çoğumuz biliriz ve çok severiz bu şiiri. Ve sanırız ki şair, bu şiiri eşi için yazmıştır. Oysa şairin eşi için tam bir dramdır bu şiir… Şair bu şiiri, bir başka kadın, Mari Gerekmezyan, için yazmıştır.
Mari, Bedri Rahmi’nin asistanlık yaptığı Güzel Sanatlar Akademisinin heykel bölümüne misafir öğrenci olarak gelir ve o dönem askerliğini yapmakta olan sanatçının sinesine “kara saplı bir bıçak” gibi saplanır.
Mari, akademideyken Bedri Rahmi’nin bir büstünü yapar; Bedri Rahmi de bu büstü, Mari’nin çeşit çeşit portresiyle ve ona yazılmış şiirlerle yanıtlar. Yorgun yürek “Karadut” 1946′da menenjit-tüberküloz kapar ve şairin tüm çabalarına rağmen aynı yıl vefat eder.
Şairi tekrar iyileştiren ise yüce gönüllü sıfatına layık eşi Eren Eyüboğlu olmuştur.
1949’daki bir olay her şeye rağmen Bedri Rahmi’nin Karadut’u unutmadığını ortaya koyar. İstanbul’da Büyük Kulüpteki bir davette konuklar Bedri Rahmi’den bir şiir okumasını isterler. O da “Karadutum, çatal karam, çingenem” dizesiyle başlayan “Karadut”u okur. Şiiri gözlerinde yaşlarla tamamlar. Orada bulunanlar ve özellikle Eren Hanım onun üç yıl önce yitirdiği aşkı Mari için ağladığını anlarlar.
Yaşadığı bu kırgınlıktan sonra bir müddet Paris’te yaşayan Eren hanım, oradan eşine yazdığı 4 Ocak 1950 tarihli mektubunda bu konuya değinir:
Canuşkam,
Kulüpte bir gece şiir okumuştun hani, hatırladın mı? Gözlerinden birden yaşlar döküldüğünü görünce içimin karardığını hissetmiştim. Sesin nasıl titremişti.
Hey! Bütün bunları hatırlıyor musun? Sanki böğrüme, kızgın bir ütü yapışmış gibi olmuştum o gece… Senin seneler sonra bile olsa yanıp tutuştuğunu anlamıştım. Bedri’nin ruhuna insan üstü bir gücün acıyıp, ona güç vermesi için dua etmiştim. Ruhunun çektiği acıları Allah dindirsin. Allah sana resim yapma sevinci versin ve bizim yanımızda yaşamaktan, mutluluk duyabilmeni sağlasın.
Eren.
Bu mektup Eren Eyüboğlu’nun özverisini ve sevgisini ortaya koyar açıkça. Bundan sonra ise Bedri Rahmi ve eşi ölene kadar birlikte çalışıp, üretirler ve yaşamı yeniden paylaşırlar…
Nurten Bengi Aksoy