top of page

MEĞER NE ÇOK OKURMUŞUZ


"AB ülkelerinde yüzde 21 olan kitap okuma oranı, Türkiye'de sadece yüzde 0.01'miş. DESAM tarafından hazırlanan Ar-Ge raporuna göre, Türk halkı günde 6 saatini televizyona, 3 saatini ise (ki ben 13 saat diye düşünüyorum !) internete ayırırken, kitap okumaya yılda ancak 6 saat vakit ayırıyormuş."


Efendim, bu raporlar ve gözlemlerim doğrultusunda aklıma garip bir soru geliyor. Okuma oranının bunca düşük olduğu bu ülkede kitaplara, pardon kitap fuarlarına ve oradaki yazar çizer taifesine bu ilgi nasıl oluyor da o cehennemi kalabalık oluşuyor?


Malum dün İstanbul Beylikdüzü'nde TÜYAP Kitap Fuarı açıldı. İl dışından fuara katılımcı olarak gelen arkadaşlarım var, gönlüm gidip onları görmek ve onlara destek olmak istiyor ama iki yıl önce yaşadığım deneyim yolumu kesiyor...Yok o cehenneme bir kez daha giremem, dostlar kusuruma bakmasın...


Tüyap bir kitap fuarı, amenna... ama oraya kaç kişinin kitapları almak, tanımak, aldığı kitapları okumak için gittiğini sorguluyorum o günden beri.


Kendilerine görkemli standlar hazırlanmış birkaç ünlü yazar ve şairin dışında diğer katılımcılar sanki birer cendereye hapsedilmişler. Neredeyse 2 metrekare olan küçücük standlara konulmuş 3 sandalyede sırayla oturmak üzere, 5-6 yazar ve şair ayakta kitaplarını imzalamak için bekliyor gün boyu, aç bilâç...


Şehrin merkezinden bilmem kaç kilometre uzağa kurulan fuar alanına ulaşmak zaten büyük sıkıntı. Özel aracınızla gitmeye kalksanız, şehir trafiğinin en yoğun olduğu bu güzergahta ömrünüzden bir kaç gün gider... Oraya ulaşmanın sözüm ona en kolay yolu olan metrobüsle gitmeye kalkarsanız, evdekilerle hellaleşip yola çıkmanız gerekir. Bir kere o teknoloji harikası otobüslerde bırakın yer bulmayı, nefes alacak hava bile bulamazsınız. Hadi diyelim nefes alabildiniz; sizi şoförün ya da öfkeli bir yolcunun gazabından kim kurtaracak ?


Diyelim salimen vardınız Tüyap'a, bir labirente benzeyen fuarda aradığınız standa erişmek ikinci zorlu kulvarınız. Bebek arabasına koyduğu naralar atan çocuğuyla ayaklarınızın üstünden geçen okuma sevdalısı anneler karşılar sizi bu labirentin içinde ilk olarak. Sonra sevgilisiyle gelen ve eşe dosta hava atmak için her standın önünde selfi çeken başka okuma sevdalılarıyla karşılaşırsınız.


Her köşeden üstünüze üstünüze çığlıklar atarak gelen 12-13 yaşındaki ergenler ise korkulu rüyanız olur. İçinde ne olduğu belirsiz rengarenk kaplı kitaplara ve öğretmenlerinin istediği test kitaplarına saldırırlar ve albenisine kapıldıkları bu kitapları alırlar; malum biz kitap okumayı severiz...


Kitap Fuarının bir başka renkliliği de ana sınıfından tutun liselere kadar, pek sevgili öğretmenlerimizin öğrencilerini kitap fuarlarına getirmeleri. O küçücük çocukların anlamaz ve ağlamaklı yüzlerle etrafa bakınmaları, öğretmenlerinin denetleyemediği ve dizginleyemediği her yaştan çocuğun etrafa çil yavrusu gibi savrulmaları gözlerinizi yaşartır "vay be amma da kitap sever milletmişiz" diye...


Diyelim Kitap Fuarına başarıyla girdiniz, dolaştınız, yazar-şair arkadaşlarınızla görüşünüz, birkaç da kitap aldınız, hepsi güzel... Ama bu sefer de dışarı çıkamıyorsunuz izdihamdan, yolun karşısına geçmek için kullanmanız gereken üstgeçit kalabalıktan sallanıyor ve kelime-i şehadet getirerek kayboluyorsunuz kalabalıklarda...


İçinizde Anadolu'nun herhangi bir köşesinden gelmiş, edebiyata, sanata gönül vermiş, adı duyulmamış insanların bir kenarda mahzun ve boynu bükük okuyucu beklemelerinin burukluğu.....bir de kitap aşkıyla yanıp yakılan yurdum insanının gururuyla evinize dönüyorsunuz... Meğer biz okumayı ne çok severmişiz (!)


Nice Kitap Fuarlarına...




Etikete göre ara
Henüz etiket yok.
ÖNE ÇIKANLAR
son postalar
Arşiv
bottom of page