Burnu Büyük Erguvanlar Baladı
1/
uzun zaman oldu görüşmüyoruz erguvanlar ve soluğunuz;
uzun zamandır sesinizi gökyüzünden tanıyoruz.
2/
ıtır kokusu, yasemin çayı, öğle vakti biliriz;
sade ve güneşli günleri seversiniz,
kapı önlerinde sessiz güler buluruz sizi,
“gece gölge değildir
hırs, ihtar edilmiş hareket”
koridorlarda yürürsünüz, pencere aralarında,
duvar diplerinde, eşiklerde,
yeni uyanmış kırışıkları kuşlara yedirerek,
korktuğumuz yollardan döner sıkıntılı sesiniz:
“bellek tehlikeli bir düzmece”
3/
üçgen bir kalabalıkta anımsarız sizi dalgın,
iç açıları ağrıyan bir dal erguvan,
çağın sertleşme sorununa teğet,
ayak fetişizmine dik bakan;
“bilinçaltı çöplüğünde durmadan kurulan
ve dağılan kabarık insan”
hiç anlamayız ama akla aldırmayız: aşıkken
kim tanıyabilir birbirini? yeni giysilere alışır
gibi alışılır yeni aşka: biraz daha açık,
biraz daha kısa.
4/
gürültüyle anımsarız balkona oturunca gün üşümüş
burnunuz ve kırmızı kravatınız: kocaman burnunuz
ve sümüklü susarız salonun ortasında:
“görülmenin anlamı yok”
saçınıza dokunuruz usulca birbirine devrilir iki tren!
yine elimizi yıkamadan, üzerinizi soyunmadan yine
yüzümüz cam.
5/
uzak bir limandan dönüyor olmalı bu kuşlar.