Serra Baş
ARKA PENCERE
dilimin ucunda ana cadde
karıldığım yüzlerce durak iç hatlar
heceyle yıkanmış bir kabın içinde ağzım
sınırsız anların boşluğuna kayıyorum
yüzümde alev topu
inceliyorum
mişli geçmişin izinde kışkırtan bir yalınlıkla
ne kadar uzağına düştüm
oysa hep uzaklardayım
kelime kelime yapıp bozdum
şu mürekkep göz bebeği gecesi
görüntü akışını deldiğim dünya
her harfte ama çaprazladığım
- mutluluğun tersi olduğunu söylemek-
görüyorsun
duymuyorsun
hem bölen hem de birleştiren benzerlik
ve vurgusuz sesiyle keder kapısını kapatıyor
gözümü boyamanın öcünü almalıyım senden
ki köze eğilip üfleyemediğim kibrit çöpü
işte tahta çivit mavi kapı girişindeki tokmak
dokunduğun yere ters çevrilip gizlenmişti gözyaşı
çiçek döşemeli tülbentimde kıvrılan nehir dönmesi
sürüklendikçe cümlem
doğumdan önce ölüm
kısık sesim aksi ve buruk
topuzum buz kesiği
uzayan filizlerde kahküllerim kuru
her şey döne döne ağlıyor